Karbon ayak izi birim karbondioksit cinsinden ölçülen, üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür.
Karbon ayak izini azaltmak için;
Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması,
Güneş enerjisi projelerinin desteklenmesi,
Toplu taşıma sistemlerinin yaygınlaştırılması,
Plastik yerine cam kullanılmasının özendirilmesi,
Yerel, doğa dostu ve adil üretimle üretilmiş ve mevsime uygun besinlerin tüketilmesi,
Bitkisel besinlerin tüketiminin artırılması,
Kırmızı et tüketiminin azaltılması,
Paketlenmiş ve ithal besinlerin tüketilmemesi,
Uzak ülkelerde üretilmiş giysi ve eşyaların kullanılmaması,
Gereksiz tüketim yapılmaması gibi önlemler sıralanabilir.
(www.karbonayakizi.com/whatiscarboonfootprint.html)
Atmosferdeki kızıl ötesi ışınları absorbe edebilen gaz bileşenleridir.Bu, sera gazının atmosferdeki ısıyı tutması ve hapsetmesi demektir. Bu şekilde ısı artar ve küresel ısınmayla birlikte iklim değişikliğine neden olur.
Sera gazları; fosil yakıt kullanımı, ormanların azalması, sentetik gübre kullanımı, endüstriyel faaliyetler ve hayvancılık ile artar.
Başlıca sera gazları: Karbondioksit, metan, azot oksit ve florlu gazlardır.
(www.yesilist.com)
Ekoloji, canlıların birbirleri ve çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Biyosfer Nedir? Yerden 10 km yüksekte bulunan atmosfer tabanı ile yerden 10 km derinde bulunan okyanus tabanı arasında kalan, canlılar için barınma alanına verilen isimdir. İşte bu 20 km lik dikey alan içinde bulunan canlıların birbirleri ile olan ilişkileri ve yaşama şekillerini ekoloji inceler.
(www.ecomark.com.tr)
Dünya nüfusunun ekosistemden ne kadar kaynak talep ettiğini ve ne kadar geri kazandırması gerektiğini ölçmek için kullanılan bir terimdir.
Bitki tabanlı besinler, lifli gıdalar, büyük ve küçükbaş hayvanlar, deniz ürünleri, yapılaşma, fosil yakıtların karbon salınımı insanların dünyadan talep ettiği kaynaklardır. Yaşam döngüsünün devamı için tüketilen bu kaynakların yerine dünyaya katkı sağlamamız gerekiyor. Bu döngünün tümü ekolojik ayak izine dahil ediliyor.
(ekolojist.net)
WWW- Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu: %46 Karbon, % 35 Tarım Arazisi, %11 Orman, %3 Otlak, %3 Yapılaşmış Alan, %2 Balıkçılık Sahası ( ekolojist.net)
Belirli bir alanda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik gösteren ekolojik sistemlere ekosistem denir. Doğal çevre bir ekosistemdir.
Ekosistemin 4 temel bileşeni:
1.Cansız varlıklar ( inorganik ve organik maddeler)
2.Primer üreticiler ( yeşil bitkiler)
3.Tüketiciler ( bitkisel ve hayvansal maddeleri yiyenler)
4.Ayrıştırıcılar (Cevreonline.com)
Üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Amacı: Toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Kimyasal tarım ilacı ve gübre yerine organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerini kulllanmayı içerir. Organik Tarım ile eş anlamlıdır.
(www.ziraatciyiz.biz)
Permakültür, doğal sistemleri örnek alan bir tasarım bilimidir. Bill Molllison, David Holmgren ve çalışma arkadaşları tarafından 1970’li yıllarda geliştirilmiştir.
Temelleri doğayı gözleme dayanır ve yaşam alanlarının doğal ekosistemler gibi tutarlı, dengeli ve dirençli olacak şekilde tasarlamasını içerir.Permakültür, doğaya aykırı olmak yerine onunla birlikte çalışma, özenli gözlem yapma, tek bir ürünün peşinde koşmaktansa sistemlerin tüm işlevlerini görme ve kendi evrimine izin verme felsefesidir.
(www.bugday.org)
Tohumdan hasada, hasattan son kullanıcıya kadar olan bütün aşamalarında, insana ve ekosisteme zararlı kimyasal girdi, katkı maddesi ve işlem/yöntem kullanılmadan üretilen, kontrollü ve sertifikalı ürünlerdir.
Yerel kaynak ve geleneksel bilgiden yararlanarak gıda güvenliğini sağlamanın en önemli araçlarından biri agroekolojidir. Sürdürülebilir tarım yöntemlerine dair teori ve pratikleri içeren bir hareket ve bilim dalıdır. Agroekoloji emek yoğun olduğu ve çok az fosil yakıt, enerji ve yapay gübre kullanımı gerektirdiği için, insan kaynaklı iklim değişikliği ile savaşım ve yerkürenin artan yüzey ve alt troposfer hava sıcaklıklarını düşürülmesine katkı sağlar. Gıda üretiminin doğayı örnek alarak, onun işleyişine uygun olarak sürdürülmesini ve ekosisteme zarar vermeyen bir sistemin kurumasını öngörür.
Meyve ve sebzeler, tam tahıllı besinler, baklagiller, yağlı tohumlar ve zeytin gibi bitkisel besinlerden zengin; balık ve deniz ürünlerinin orta-yüksek düzeyde; süt ürünleri, yumurta, kümes hayvanları ve şarabın orta düzeyde; kırmızı etin ise düşük düzeyde tüketimi ile karakterize bir beslenme modelidir. Akdeniz diyeti ”sürdürülebilir” özelliktedir. Bu özelliği, şimdiki ve gelecek nesiller için oldukça önemli bir beslenme modeli olmasının sebeplerinden biridir.
Hastane, ev, fabrika vb. yerlerde kullanılmış, artık işlenemez veya çevre için zarar oluşturan her türlü madde ve üretimden tüketime kadar olan tüm aşamalarda ortaya çıkan ve kullanıcının artık işine yaramayan maddelerin tamamıdır.
Tatlı su türlerinin avlanma verilerine dayanarak, yakalanan balık ve deniz ürünleriyle ortaya çıkan tahmini birincil üretimdir.
Tatlı su türlerinin avlanma verilerine dayanarak, yakalanan balık ve deniz ürünleriyle ortaya çıkan tahmini birincil üretimdir.
Fosil yakıtlara alternatif olarak üretilen bitkisel yağ bazlı yakıttır.
Hava kirliliğini azaltmak için benzine belli oranlarda karıştırılan bitkisel (mısır, şeker kamışı, çimen vs.) katkı maddesidir.
Organik atıklardan oksijensiz ortamda üretilen kullanılabilir gazdır.
Yeşil bitkilerin fotosentez yolu ile elde ettikleri kimyasal enerjiyi depolaması ile ortaya çıkan biyolojik kütledir. Bu kütleden elde edilen enerji ise biyokütle enerjisidir. Kolay elde edilir, özellikle tarım alanında en büyük teknik potansiyel ve çevre dostu özelliği vardır.
Bir ürünü gösteren yer adıdır. Temel olarak benzerlerinden farklılaşmış ve bu farkı kaynaklandığı yöreye borçlu olan bir yöresel ürün adını ifade eder. En kısa tanımıyla coğrafi işaretler; kalitesi veya ününü belirli bir coğrafi yöreye borçlu olan ürünleri adlandırmak için kullanılan işaretlerdir. Bu yer; bir alan, bir bölge, bir ülke ve genellikle sınırları belirli bir yöredir. Ürün, bu yöre adıyla tanınmış, onunla özdeşleşmiş ve onunla çağrılan bir üründür. Yöresel ürünler olarak adlandırılan bu ürünler ya özgün tarımsal ürünler (Malatya kayısısı, Finike portakalı, Ezine peyniri) ya da üretim yöresindeki insan topluluğunun üretim gelenekleri ve tekniklerinden kaynaklanan otantik gıda ürünleridir. (Antep baklavası, Çorum leblebisi, Mersin cezeryesi).
Yerden 10 km yüksekte bulunan atmosfer tabanı ile yerden 10 km derinde bulunan okyanus tabanı arasında kalan, canlılar için barınma alanına verilen isimdir. Bu 20 km’lik dikey alan içinde bulunan canlıların birbirleri ile olan ilişkileri ve yaşama şekillerini ekoloji inceler.
Çift piramit modeli, besin tercihlerinin çevresel etkilerinin açıklanması için 2009 yılında geliştirilmiştir. Klasik besin piramidinin (Akdeniz beslenmesinin) yanına besinlerin ekolojik ayak izlerinin sınıflandırılarak yeni ters çevrilmiş çevresel piramidin yerleştirildiği bir diyagramdır. Besin piramidi Akdeniz tipi beslenme ilkelerine göre besin ürünleri ve beslenme değerleri arasındaki ilişkiyi göstermektedir. Çevresel piramit de besin ürünleri ve çevresel etkileri arasındaki ilişkiyi göstermektedir.
DASH diyeti, kardiyovasküler hastalıklar için büyük bir risk faktörü olan hipertansiyonun tedavisinde kan basıncını azaltmada önerilen bir diyettir.
Canlıların birbirleri ve çevreleri ile olan ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Doğal değerlerin sürdürülebilmesi için gerekli olan biyolojik üretken alan miktarını ortaya koymaktadır. Mevcut teknoloji ve kaynak yönetimiyle bir bireyin, topluluğun ya da faaliyetin tükettiği kaynakları üretmek ve yarattığı atığı bertaraf etmek için gereken verimli toprak ve su alanı olup ‘küresel hektar’ ile ifade edilir. Doksanlı yılların başında Mathis Wackernagel ve William Rees tarafından geliştirilmiş bir ekolojik muhasebe ölçütüdür. Çevresel kaynakların kullanıldığı çeşitli yolları göz önüne alarak antropojenik etkiyi ölçen bir göstergedir. İnsanlığın doğa üzerindeki talep baskısını ölçmeye çalışan bir ölçüt olarak ortaya çıkmıştır. Bu hesaplama sistemi, talep yanlı olarak, insan nüfusunun kullandığı kara ve su alanını ölçmeye çalışır. Bu yaklaşım ekosistemin sürdürülebilirliği için üretim sürecindeki kaynak kullanımını, yollar ve konutlar gereken yer ihtiyacını ve ortaya çıkan atıkların yok edilebilme kapasitesini kapsamaktadır.
Doğa ve ekosistemdeki giderek artan bozulma, bu bozulmaya neden olana yönelik eyleme geçme gerekliliği sanatçının özünde yer alan eleştirel bakış ve duruşla birleşerek sanatı sorgulayan, çözüm üreten projeler sunan bir sorumluluk alanı haline getirmiştir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren ‘yeryüzü sanatı, çevresel sanat, ekolojik sanat gibi doğaya duyarlı sanatsal akımlar ortaya çıkmıştır. Bu hareketler içinde yer alan sanatçılar, var olan doğal süreç ve aktiviteleri ekolojik çevresel bağlamlara oturtan, doğayı sadece görüntüsü ya da malzemesiyle değil, çevreye karşı bir ilişkiler bütünü sunmuşlardır.
Üretimde kimyasal girdi kullanmadan, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Amacı; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Kimyasal tarım ilacı ve gübre yerine organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerini kullanmayı içerir. Organik Tarım ile eş anlamlıdır.
Çevre eğitimine politik ve eleştirel bir bakış açısıdır ve temelinde doğanın korunması, insanın doğaya etkisi (sosyal ekoloji), bütünsel ekoloji (medeniyetleşmeye ekolojik bakış açısı- ekolojinin ekonomik, sosyal, kültürel yapı üzerine etkisi) bulunmaktadır. Dolayısı ile ekopedagojinin özünde doğaya, insana, kültüre ve çeşitliliğe saygı bulunmaktadır.
Ekosistem, birbirleriyle ve fiziksel çevreleriyle etkileşim halinde olan canlıların oluşturduğu birliktir. Ekosistemler, bünyelerinde yaşayan canlı organizmaları destekleyen toprak, su, besin maddeleri gibi fiziksel ve kimyasal bileşenler içerir. Bir ekosistemde farklı hayvanlar, bitkiler, mikroskobik bakteriler gibi çok çeşitli canlılar bulunur. Ekosistemler sadece canlı ve cansız bileşenleri değil bunlar arasındaki etkileşimleri de içerir. Ekosistemin dört temel bileşeni: 1- Cansız varlıklar ( inorganik ve organik maddeler) 2- Primer üreticiler ( yeşil bitkiler) 3- Tüketiciler ( bitkisel ve hayvansal maddeleri yiyenler) 4- Ayrıştırıcılar
Temel bir saptama üzerine kurulmuş politik bir akımdır. Gezegenin ekolojik dengelerinin korunması, canlı türlerinin yaşayabilmesine uygun bir çevreni sürdürülmesi ilkeleri ile hareket eder, kapitalist sistemin yayılmacı ve yıkıcı mantığına karşı çıkar. Yetmişli yıllarda ortaya çıktıysa da 1980’lerde Alman Yeşiller Partisi’nin kendisini ‘eko-sosyalist’ olarak tanımlamasından sonra kullanılmaya başlanmıştır.
Yeniden değerlendirme imkanı olan atıkların çeşitli fiziksel veya kimyasal işlemlerden geçirilerek ikincil hammaddeye dönüştürüp tekrar üretim sürecine dahil edilmesidir.
Besinlerin çiftlikten tabağa kadar olan yolculuğunu tanımlar.
Kirliliğe yönelik bir gösterge olup, mevcut su kalite standartlarına göre kirlilik yükünün giderilmesi ya da azaltılması için kullanılan tatlı su miktarıdır
Karşılaştırılabilir zaman dilimlerinde gözlenen doğal iklim değişikliğine ek olarak, doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan insan faaliyetleri sonucunda (fosil yakıt kullanımı, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma, sanayi süreçleri vs.) iklimde oluşan değişiklik. Dünyanın 2°C üzerinde sıcaklık artışına maruz kalmasıyla ekonomik ve insani boyutta geri dönülemez bozulmalar olacaktır.
İnsan faaliyetlerinin sera gazı emisyonlarını karbondioksit eşdeğerleri miktarıyla değerlendirir ve insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsüdür. Karbon ayak izini azaltmak için; yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanılması, güneş enerjisi projelerinin desteklenmesi, toplu taşıma sistemlerinin yaygınlaştırılması, plastik yerine cam kullanılmasının özendirilmesi, yerel ve yakın çevreden gelen gıdaların tüketilmesi, kırmızı et tüketiminin azaltılması, uzak ülkelerde üretilmiş giysi ve eşyaların kullanılmaması, fazla ambalajlanmış ürünlerin satın alınmaması gibi önlemler sıralanabilir.
Bitkisel ve hayvansal atıkların oksijenli veya oksijensiz ortamda bozunarak organik gübreye dönüşmesi olayına kompostlaşma denir. Bir ton organik atıktan 440 kg kompost üretilebilir.
Atmosfere salınan gazların neden olduğu düşünülen sera etkisinin sonucunda, Dünya üzerinde yıl boyunca kara, deniz ve havada ölçülen ortalama sıcaklıklarda görülen artıştır.
Avrupa Birliği ve 35 sanayileşmiş ülkenin 16 Şubat 2005’te imzaladıkları ve sera gazı salınımlarını sınırlandırma ve azaltma konusunda hukuken bağlayıcılığı olan tek uluslararası anlaşmadır. Hükümetlerin iklim değişikliği alanında kullanabileceği tek araçtır.
Bir malı üretmek için ihtiyaç duyulan yüzey ve yeraltı tatlı su kaynaklarının toplam hacmidir.
Bitkilerden ve hayvanlardan gelen doğal atık türüdür. Biyoçözünür atık olarak da adlandırılır. Biyobozunur plastikler, gıda atıkları, yeşil atık, kağıt atıkları, gübre, insan atıkları, kanalizasyon ve mezbaha atıkları gibi şekillerde ortaya çıkar. Geri dönüşüm ile tekrar değerlendirilebilir.
Üretimde kimyasal girdi kullanmadan yapılan tarımdır. Üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı olmak zorundadır. Amacı, toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, hayvan ve insan sağlığını korumaktır. Kimyasal tarım ilacı ve gübre yerine organik gübre ve biyolojik savaş yöntemlerini kullanmayı içerir. Biyolojik ya da ekolojik tarım olarak da adlandırılır.
Tohumdan hasada, hasattan son kullanıcıya kadar olan bütün aşamalarında, insana ve ekosisteme zararlı kimyasal girdi, katkı maddesi ve işlem/yöntem kullanılmadan üretilen, kontrollü ve sertifikalı ürünlerdir.
Et, süt, deri ve yün ürünleri için hayvancılık yapılan alanın yüz ölçümüdür.
Doğal sistemleri örnek alan bir tasarım bilimidir. Bill Mollison, David Holmgren ve çalışma arkadaşları tarafından 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Temelleri doğayı gözleme dayanır ve yaşam alanlarının doğal ekosistemler gibi tutarlı, dengeli ve dirençli olacak şekilde tasarlanmasını içerir. Permakültür, doğaya aykırı olmak yerine onunla birlikte çalışma, özenli gözlem yapma, tek bir ürünün peşinde koşmaktansa sistemlerin tüm işlevlerini görme ve kendi evrimine izin verme felsefesidir. Permakültür, doğal ekosistemlerin çeşitliliğine, istikrarına ve esnekliğine sahip olan tarımsal olarak üretken ekosistemlerin bilinçli tasarımı ve bakımlarının sağlanmasıdır. Üzerinde yaşayan insanlar ile arazinin, gıda, enerji, barınak ve diğer maddi ve manevi ihtiyaçları sürdürülebilir bir şekilde karşılayan ahenkli bütünleşmeleridir. Sürdürülebilir tarım olmaksızın istikrarlı bir sosyal düzen mümkün değildir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)’ne göre sağlık fiziksel, mental ve sosyal olarak iyi olma halidir. Ayrıca mental sağlık her bireyin kendi potansiyelini gerçekleştirdiği, yaşamın olası stres faktörleri ile baş edebildiği, üretken ve verimli çalışabildiği ve topluma katkıda bulunabildiği hali tanımlamaktadır.
Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok, dünyadan yansıyan güneş ışınları ile ısınır. Bu yansıyan ışınlar başta karbondioksit, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulur, böylece dünya ısınır. Işınların bu gazlar tarafından tutulmasına sera etkisi denir.
Atmosferdeki kızıl ötesi ışınları absorbe edebilen gaz bileşenleridir. Bu, sera gazının atmosferdeki ısıyı tutması ve hapsetmesi demektir. Bu şekilde ısı artar ve küresel ısınmayla birlikte iklim değişikliğine neden olur. Başlıca sera gazları: karbondioksit, metan, azot oksit ve florlu gazlardır. İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan, radyasyon açısından aktif olan sera gazlarının dünya atmosferine emisyonları, atmosferin yapısını değiştirmekte ve atmosferdeki radyasyonun dengesinde ve bunun sonucunda küresel iklim üzerinde etkileri olmaktadır. Sera gazları; fosil yakıt kullanımı, ormanların azalması, sentetik gübre kullanımı, endüstriyel faaliyetler ve hayvancılık ile artar. Tarım, ormancılık ve arazi kullanımını değişimi insan kaynaklı sera gazı salınımının ¼’ünü oluşturmaktadır.
Enerji, hammaddeler ve insan kaynaklarında %100 etkin kullanım, sıfır katı atık, sıfır zararlı atık, sıfır emisyon, üretim ve yönetim faaliyetlerinde sıfır atık, ürün yaşam döngüsünde sıfır atık sağlanmasını hedef alır.
Mal ve hizmetlerin üretimi ve tüketimi için kullanılan doğrudan ve dolaylı su miktarıdır. Mavi, yeşil, gri gibi suyun ne zaman ve nerede kullanıldığını gösteren çok yönlü bir kavramdır. Türkiye’de üretimin su ayak izi yaklaşık 139.6 milyar m3/yıl’dır. Bunun %64’ü yeşil su ayak izi, %19’u mavi su ayak izi, %17’si gri su ayak izidir. Bir fincan kahve içildiğinde yaklaşık 200 ml su tüketilir, ancak kahvenin üretilmesi aşamasındaki su miktarı da hesaplandığında bir fincan kahve için tüketilen su miktarı 140 litreye çıkmaktadır
Sürdürülebilir beslenme, aşırı tüketimi azaltmak için beslenme tercihlerinde değişiklikleri ve daha düşük çevresel etkilere sahip besleyici diyetlere geçişi, aynı zamanda da besin sistemlerindeki kayıpların ve atıkların azaltılmasını içeren bir kavramdır.
Sürdürülebilir diyetler çevresel etkisi düşük olan, besin ve beslenme güvencesini, günümüz ve gelecek nesiller için sağlıklı yaşamı destekleyen diyetlerdir.
Sağlığı geliştirmek için yeterli süre, yoğunluk ve sıklıkta ancak gıda, ulaşım, eğitim tesisleri veya ekipman için aşırı enerji harcamasına gerek duymadan yapılan aktiviteleri içerir. Bu aktiviteler, düşük çevresel etkiye sahiptir, kültürel ve ekonomik olarak kabul edilebilir ve erişilebilirdirler.
İnsan gereksinmelerine günümüz kentlerinden daha iyi yanıt veren ve kent sistemlerinin gelecek kuşakların gereksinimlerinin karşılanmasını engellemeyecek bir biçimde geliştirilmesini sağlayan kentlerdir.
İklim değişikliğinin etkilerini en aza indirmeyi; ekonomik gelişmeleri çevrenin zararına olmayacak şekilde düzenlemeyi, afetlere ve iklim değişikliklerine daha dayanıklı hale gelmeyi, şehir sakinleri için hayat kalitesini yükseltmeyi ve akıllı teknolojilerden etkin bir şekilde fayda sağlamayı amaçlamaktadır.
Yenilenemeyen kaynakları verimli bir şekilde kullanan ve tarımsal faaliyetlerin ekonomik uygulanabilirliğini sağlayan, insan gıda ve lif ihtiyaçlarını karşılayan ve çiftçiler ve toplum için yaşam kalitesini artıran entegre bir üretim uygulamaları sistemini açıklamaktadır.
Gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama yeteneklerinden ödün vermeden mevcut ihtiyaçları karşılayan gelişmelerdir. Bugünün ihtiyaçlarını karşılarken doğal kaynakları korumak ve gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için yapılan faaliyetlerdir
İnsan tüketimi için gıda ve lif, hayvan yemi, yağ bitkileri ve kauçuk üretimi için kullanılan alanın yüzölçümüdür.
Sıradan insanların her gün tükettikleri enerjinin üretiminde, depolamasında ve verimli kullanılması konusunda birleştikleri ortak bir platformdur. Vatandaşlar -çoğunlukla bir kooperatifin veya diğer ortak bir planın parçası olarak- topluluklarında enerji projelerine yatırım yapmaya başlar. Bu enerji projeleri rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir enerji üretiminden, konut yalıtımı gibi enerji tasarruf projelerine kadar uzanmaktadır. Bu, toplulukları ‘enerji bağımsız’ hale getirir, büyük enerji şirketlerine bağımlılığı kırar, yerel işletmeler ve tüketiciler için maliyeti düşürür. Topluluk enerjisi, planlama, kurulum ve işletme döneminde yerel toplulukların yenilenebilir enerji tesisatlarının demokratik kontrolünü elinde bulundurmasını sağlar.
Vejetaryenlik, bitkisel kaynaklı besinlerin ağırlıklı olarak tüketilmesini içeren bir beslenme tarzıdır.
Bitkisel besinleri tüketen, hayvansal besinleri (kırmızı et, tavuk, balık, süt ve sütten yapılan ürünler, yumurta gibi) sınırlı miktarda veya hiç tüketmeyen kişilere verilen isimdir.
Ulaşım, konut, endüstriyel yapılar ve hidroelektrik santralleri de dâhil olmak üzere insan altyapısıyla kaplı alanın yüz ölçümüdür.
Yaşam boyu öğrenme bireyin kendini ifade etmeyi, dünyayı kendi gözleriyle görmeyi, onu sorgulamayı ve demokratik, güvenli ve eşitlikçi bir gelecek yaratmanın yollarını öğrenmesi demektir.
Tadın standartlaşması, biyoçeşitliliğe yapılan tehdit, çevresel tahribat, küçük üreticinin yok olması, düşük karlı türlerin, sebzelerin, meyvelerin ve tahılların yok olması ve kültürel kimliğin kaybına karşı 1980’lerin sonunda ortaya çıkan küresel tek tip besin kartellerine karşı antikapitalist bir harekettir. Küreselleşme ile beslenen hızlı hayatın, yiyecek sistemini ve tüketim davranışı bozduğunu vurgular. Yavaş Yemek tarafından geliştirilen üç ilke: 1-Yiyecek iyi olmalı 2- Yiyecek temiz olmalı 3- Yiyecek adil olmalı.
Sürekli devam eden doğal süreçlerdeki var olan enerji akışından elde edilen enerjidir. Bu kaynaklar güneş enerjisi, jeotermal enerji, hidrolik enerjisi, biyokütle enerjisi ve hidrojen enerjisi olabilir.
Bir malın üretiminde kullanılan toplam yağmur suyudur. Dikkate alınan, toprakta ya da bir süre için toprak üstünde tutulan yağmur suyudur.