Kongremiz

Kongremiz

Birinci Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Kongresinin Ardından …

Birinci Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Kongresi, 15-16 Mart 2019 tarihlerinde Ankara’da Anadolu Downtown otelde gerçekleştirilmiştir. Kongrenin ana teması Sürdürülebilirlik ve Yaşam: Gelecek Nesillere Yaşanabilir Bir Dünya İçin Sürdürülebilir Gıda ve Beslenme Yaklaşımları idi. 200 katılımcı, 7si yabancı olmak üzere 28 çağrılı konuşmacı, 18 sözlü bildiri, 15 poster bildiri ve panellerle 13 üniversiteden katılımcı iki gün boyunca 14 oturumda zengin akademik içerikli konuşmalar ve tartışmalar yürütmüşlerdir. Kongrede, BM, WHO, FAO, UNESCO, EFAD, OCHA, Sağlık Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Kızılay, AFAD gibi ulusal ve uluslararası kuruluş ve kurumların da arasında olduğu 13 resmi ve sivil toplum kuruluşu temsil edilmiştir. Kongre boyunca sürdürülebilir kalkınma hedefleri, sağlıklı diyetler, tarım, gıda ve beslenme uygulamaları, sürdürülebilir gıda ve beslenme çalışmaları, geleceğin 50 gıdası, biyo çeşitlilik, geri dönüşüm, gıda israfının önlenmesi, iklim değişikliği, karbon ayak izi, coğrafi işaretleme, agroekoloji ve permakültür, fiziksel aktivite ve yaşam boyu öğrenme gibi konular ele alınmıştır. Sözel bildirilerde ise genç araştırmacılar, sürdürülebilir yaşam biçimleri, vejeteryan-vegan diyetler, organik besinler ve sağlık bilinci, toplu beslenmede artıklar, ev dışı yeme alışkanlıkları, glutensiz gıda algıları, yaşlılıkta beslenme ve karbon ayak izi, üniversite öğrencilerinin fiziksel aktivite alışkanlıkları, sıfır atıkla yemek tarifleri, bariatrik cerrahi gibi son derece ilgi çekici ve geleceğe ışık tutan çalışmalarını sunmuşlardır.

 

Kongremizin çıktılarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

Tüm konuşmacıların ortak tespiti, dünyamızın küresel ısınma ve iklim değişikliğinin etkileri ile sağlık, gıda ve beslenme açısından büyük bir tehdit altında olduğudur.

Özelikle 2050 yılında 2 C derece artacağı öngörülen iklim değişiklikleri, çevresel kirlenme ve artan sera gazı üretimi sürdürülebilirlik için önemli tehdit oluşturmaktadır. Dünya nüfusunun her yıl artması, şu anda var olan gıda talebini %60 artırarak çevreye olan tehdidin daha dramatik hale getirmektedir.

İklim değişikliğinin sağlık ve gıda üzerine olan etkilerinin, beslenme durumuna, ülkelerin ve bireylerin gelir düzeylerine ve geçim kaynaklarına göre ayrıntılı olarak değerlendirilmesi ve buna yönelik önlemlerin acil olarak alınması gerekmektedir.

Tarım, gıda üretimi, su temini, enerji temini, arazi kullanımı ve beslenme alışkanlıklarının nüfus artışına uygun olarak yeniden gözden geçirilmesi ve buna yönelik uygulamaların bir an önce hayata geçirilmesi gereklidir.

Üretilen gıdaların 1/3’ü daha sofraya gelmeden israf olmaktadır. Bu gıdaların israf edilmemesi durumunda 2 milyar kişinin gıda gereksinimi karşılanabilir.

Temel enerji ve besin öğesi kaynağımız olan ekmek en çok israf edilen besin maddesidir.

Gıda ve tarım; yoksulluğun, açlık ve yetersiz beslenmenin sona erdirilmesinde, doğal kaynaklarımızın korunmasında, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşılık verilebilmesinde çok önemli bir yere sahiptir.

Bilinçli besin seçimleri, dünyanın gıda sistemini iyileştirmek için çok önemli bir adımdır.

Sağlıklı, sürdürülebilir beslenme önerileri ülkelerin besine dayalı rehberlerinde yer almalı ve toplumlar bu konuda bilinçlendirilmelidir.

Çevreye olumlu etkileri ile kültürel bir miras olan Akdeniz Diyeti, sürdürülebilir bir beslenme modelidir.

Dünyada ve ülkemizde, malnütrisyondan obeziteye kadar birçok önemli beslenme sorunları vardır ve sürdürülebilir beslenme biçiminin yaygınlaşmaması halinde bu sorunların sıklığı hızla artacaktır.

Sürdürülebilir sağlıklı beslenme çevresinin oluşturulması, bu hastalıkların önlenmesi için gereklidir ve ulusal sağlık, tarım ve gıda politikalarının bu bakış açısıyla geliştirilmesi ve uygulanması acil ve gereklidir.

Ülkemizde yeterli ölçekte buğday ekim alanları ve yerel buğday çeşitlerinin ıslah çalışmaları için genetik kaynak oluşturma potansiyeli vardır.

Sağlıklı bir yaşam ancak sürdürülebilir beslenme, gıda güvencesi ve gıda güvenliğinin sağlanması ve sağlıklı yaşam biçimlerinin benimsenmesi ile sağlanabilir. Sağlıklı yaşam biçimi için fiziksel olarak aktif bir yaşamın sürdürülmesi gereklidir.

Sürdürülebilir bir dünya için ‘biyoçeşitlilik’ zorunludur ve korunması gereklidir. Biyoçeşitlilik sadece canlılar açısından değil, toprak, hava ve su sağlığı açısından da önemlidir.

Ülkemizde yetişen yerel gıdaların coğrafi işaretlenmesi hem kültürel mirasın korunması hem de ekonomiye katkı anlamında son derece önemlidir.

Yerel olarak yetişen besinleri korumak, yetiştirmek ve tüketimini artırmak için ortak bir çaba gösterilmesi ve sürdürülebilirliğe katkı sağlamak üzere bölge insanı ile iş birliği yapılması gereklidir.

Kırsal alanlarda, çiftliklerde olduğu gibi, bilinçli teknolojik uygulamalarla şehir hayatında da sürdürülebilirliğe katkı sağlanabilir.

Sürdürülebilirlik, yaşam boyu öğrenme pratiğimiz içinde yer almalıdır.

Gidebileceğimiz başka bir dünya yoktur. Gelecekte, çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya ve sürdürülebilir gıda ve beslenme olanakları sağlayabilmek için hemen harekete geçilmelidir.