Pandeminin bir başka yüzü ile karşı karşıyayız. Günlük hayatın birçok alanında dönüşüme uğramasına sebep olan pandemi sürecinde birçok alanda plastik kullanımı arttı. Maske kullanımının ülkemizde zorunlu hale getirilmesiyle tek kullanımlık maskelerin üretimi olağanüstü sayıda arttı. Artan kullanımla beraber çevreye bilinçsizce atılan maske ve eldivenlerin haberleştirildiği görülse de bu sorunun devam ettiği görülüyor ve kullanılan maskeler, eldivenler kontrolsüz şekilde atıldığı durumlarda hem toplum sağlığını hem de çevreyi tehdit ediyor.
Günlük kullanımı çok artan bu tek kullanımlık ürünler doğada çok uzun süreler kalıyor. Bilinçsiz kullanım ile yağmur ve rüzgâr gibi etkenlerin de birleşmesi nedeniyle maske ve eldiven atıklarının su kaynaklarına ulaşması da çevre kirliliği ile ekolojik dengeyi ve insan sağlığını da olumsuz yönde etkileyecek sonuçlara sebep oluyor. Ayrıca kıyı illerinde deniz kirliliğini arttıran bu durum deniz sağlığı ve balıkçılığı olumsuz yönde etkiliyor. Çoğu çevreye zararlı bu tek kullanımlık atıklar ise kontrolüz biçimde artarken atık yönetimi ve atıkların kontrolü ve denetlenmesi önem kazanıyor. Plastik kirliliği henüz çözümüne yaklaşamadığımız bir sorun iken, salgını kontrol altına almak için kullanılan maskelerin ve salgın süresinde değişen süreçte artan plastik tüketimi bu sorunu derinleştiriyor.
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından yapılan araştırma sonucu “Akdeniz Plastik Raporu” ismiyle yayımlanan rapor genel anlamda Akdeniz için hassasiyetimizi gözden geçirmemiz ve dikkatli olmamız gerektiğini hatırlatıyor çünkü araştırma sonuçlarına göre Akdeniz’e en çok plastik atık Türkiye’den atılıyor. Bahse konu olan raporda Akdeniz’in bir “plastik denizi” olma yolunda ilerlediğinden bahsedilirken sadece uluslararası değil, bireysel ve endüstriyel düzeyde de bilinçlenilmesi ve harekete geçilmesi gerektiği konusunda uyarıyor. Akdeniz ciddi bir plastik atık sorunuyla karşı karşıya. Tespit edilen atıkların %95’ini plastik atıklar oluşturuyor ve bu atıklar denizlerde çözünmeden deniz canlıları tarafından yenilerek deniz ekosistemini de ciddi şekilde tehdit ediyor. Akdeniz’de bu kirliliğin sebebi ise aşırı plastik kullanımı ve atık yönetiminin yetersiz kalması. Ayrıca yoğun şekilde turizm zamanlarında gelen turist kitlesi de kirliliği arttırıyor.
Bu plastik kirliliğinde ise en büyük pay %65 gibi yüksek oranda denizlere bırakılan plastik misinalarda. Atık misinalar ise fok ve deniz kaplumbağası gibi büyük türlerin yaralanmasına ya da boğulmasına sebep oluyor. Ayrıca plastik torbalar, sigara izmaritleri, plastik pipetler, balonlar, şişe ve şişe kapakları da bu kirliliğin en göz önünde olan kısmını oluştursa da gözle fark edilmeyecek seviyede olan mikroplastikler olarak adlandırılan 5 mm’den küçük plastik parçalar ise ekosisteme karşı bir diğer büyük tehdit. Kilometrekarede 1,25 milyon mikroplastik parçası olduğunu belirten raporda bu küçük parçaların deniz canlıları tarafından yutulduğunu ve sindirilerek besin zincirinde insanlara kadar oluşan bir sağlık riski oluşturduğundan bahsediliyor. Raporda verilen plastiklerin çözünmeden kalma süreleri ise durumun kuşaklar sonrasına uzanan zincirleme bir şekilde büyüyerek ilerleyebileceğini gösteriyor çünkü sigara izmaritinde bu süre 5 yıl iken plastik torbalar için 20 ve plastik bardak için tam 50 yıl. Ancak misinalar ise tam 600 yıl çözünmeden kalarak deniz ekosistemi için uzun vadede büyük sorunlar açıyor.
Raporda ise geri dönüşüm konusunda istenen noktaya halen ulaşamadığımız göz önüne çıkıyor. Çin’den sonra Avrupa’nın dünyanın en çok plastik üreten bölgesi olduğu ve üretilen 27 milyon ton plastiğin sadece üçte birinin dönüştürülebildiği belirtiliyor. Akdeniz kıyılarını ziyaret eden turistlerin ise atıkların her yıl ortalama %40 artmasına sebep olduğu belirtiliyor. Akdeniz’deki plastik kirliliği hem doğayı hem insan sağlığını olumsuz etkilerken her geçen yıl artan plastik kirliliği için çok daha fazla bilinç gerekiyor.
Haluk Şener
Kaynak
Plastik Kapanından Çıkış: Akdeniz’i Plastik Kirliliğinden Kurtarmak, WWF, 2018