Kirazlı Köyü’nde GES Mücadelesi

Türkiye’de son zamanlarda büyük bir sorun haline gelen enerji krizi sürekli olarak gündemimizdeyken yenilenebilir enerjiye geçişin ne kadar önemli olduğunun altı tekrar tekrar çizilmektedir. Ancak yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde kastedilen alternatif enerji kaynakları, çevresel tahribatı büyük ölçüde arttıran ve öngörülemeyecek kadar ciddi sonuçlara yol açabilecek nükleer enerji santralleri, jeotermal enerji santralleri ve hidroelektrik santraller değildir. Güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını önceleyen yeşil ekonomi yaklaşımının çevresel tahribata geçit vermeyen planlı bir şekilde yönetilmesi gerekir. Paris Anlaşması’nın da onaylanması ile kömür, petrol ve doğalgaz kullanımını sonlandırmak ve güneş, rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanan bir ekonomiye geçmek gerekiyor.

Ancak, unutmamak gerekir ki hiçbir yenilenebilir enerji kaynağı plansız bir şekilde yerine getirildiğinde doğa ve toplum ile tam anlamıyla dost değil. Üstelik yenilenebilir enerji santrallerinin kurulumunda halkın iradesini yok sayarak yerel halkı ve kırsal alanları katılımcılık ilkesine aykırı bir şekilde, refahın halk nezdinde paylaşılmadığı ve adaletsizliği arttıran yöntemlerle gerçekleştirilmesi de toplumsal, ekonomik ve ekolojik adaletsizliği arttıran ve bu sebeple sürdürülebilir olmayan yöntemlerle vücut buluyor. Bu yüzden güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını önceleyen yeşil ekonomi yaklaşımının çevresel tahribata geçit vermeyen ve halkın iradesini yok saymayan planlı bir şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Aksi halde yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişte de ciddi çevresel, toplumsal ve ekonomik tehditler ortaya çıkacaktır. Çevre ile ekonomi dikotomisinde çevre ve toplumun aleyhine verilecek tek bir karar bile artık çok ciddi sonuçlar ortaya koymaktadır. Bu yüzden kaybedilecek tek bir çevresel değere bile izin verilmemelidir..

Net sıfır karbon salımına giden yolda ormanların karbon tutma kapasitesi çok sık bir şekilde anılıyor ve orman ekosistemi karbon yutağı olarak ciddi bir önem taşıyor. Ormanlara ek olarak bozkırlar; çayır-mera olarak kullanılmaları, kültür bitkilerinin yabani akrabaları ve gen kaynağı olmaları ve karbon tutma kapasiteleri nedeniyle korunmalı ve yenilenebilir enerjiye geçişte toprak yüzeyi güneş panelleri ile örtülmemelidir. Bozkırların ve ormanların önemine ek olarak verimli tarım arazileri de yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde ciddi bir tehditle karşı karşıya kalmaktadır. Tıpkı Aydın, Kuşadası Kirazlı Köyü’nde yaşandığı gibi.

Kirazlı Köyü çok uzun yıllardır, verimli tarım arazilerinde tarıma dayalı bir ekonomik temele sahip Türkiye’nin önemli değerlerinden biridir. Tarımsal ürün deseni kiraz, zeytin, incir, üzüm, şeftali, ceviz, erik, karpuz ve kayısı gibi meyvelerden; domates, biber, fasulye salatalık gibi sebzelere ve her türlü tarla ürünlerine sahip geniş bir yelpazeye sahiptir.

Hızlı kentleşme, artan nüfus, turizm sektörü ve düzensiz sanayileşme süreciyle birlikte, tarım arazilerinin tarım dışında kullanılmasına yönelik baskıların devam etmesine ek olarak yenilenebilir enerjiye geçiş sürecinde de verimli tarım arazileri güneş panelleri ile kaplanarak tarım topraklarını azaltma ve yok etme tehlikesi ile tehdit etmektedir.

Üstelik Kirazlı’da yöre halkı tarıma dayalı ekonomileri ile böyle bir GES Projesi’ne karşı kırılgan bir hale getirilmektedir. Yanlış yer seçimi kararları ile Kirazlı halkı BM Çevre ve İnsan Hakları Komisyonu’nun raporunda (Knox, 2018) da belirttiği gibi kırsal yaşama ve tarıma dayalı geçime sahip olmalarından kaynaklı dolaylı bir ayrımcılıkla karşılaşmaktadır. Bugüne kadar HES ve JES projeleri ile çeşitli kırsal alanlarda baskıya uğrayan ve kırdan kente göç etmek zorunda bırakılan halka ek olarak şimdi de GES projeleri ile kırsal nüfus baskı altına alınmaktadır. Bu ayrımcılığa karşı kamu kurumları Kirazlı halkının sesini duymalı ve şirketlere karşı Kirazlı halkının yanında yer almalı ve onların barışçıl mücadelesine destek vermelidir.

2005 yılında çıkarılan 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile tarım arazilerinin korunması uygulamada yerini bulmalıdır. 5403 sayılı Kanun’un amacı; “toprağın doğal veya yapay yollarla kaybını ve niteliklerini yitirmesini engelleyerek korunmasını, geliştirilmesini ve çevre öncelikli sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak, planlı arazi kullanımını sağlayacak usul ve esasları belirlemektir” ifadesiyle toprağın korunması ve tarım arazisinin kullanımı yönündeki öncelikler belirlenmiştir. Kirazlı halkı kanuni olan bu hakkını kullanmak üzere tarım alanlarını ve köylerini savunmaktadır.

Yeşil ekonomiye geçişte, halkın iradesini yok sayan plansız bir süreç işlenmesi,  gıdamızın geleceğini ve kırsal nüfusu tehdit etmektedir. Uluslararası anlaşmalar ekseninde bir yandan yenilenebilir enerjiye geçildiği için sıfır karbon hedefine yaklaşıldığı algısı olurken daha büyük gıda krizlerinin ve kırsal nüfusun adaletsizliğe uğramasının önü açılmaktadır. Güneş panellerinin kullanımında tarımı mümkün hale getiren yöntemlere öncelik verilmeli veya verimli tarım arazilerinin tercihinden ziyade hali hazırda belirli bir alan işgal eden yapılı çevre ve kamusal binaların çatılarının güneş panelleri ile kaplanması önerilmektedir.

 

Onur ÖZKAN

SUYADER Gençlik Ağı

 

Kaynak

Knox, J. (2018). Report of the Special Rapporteur on the issue of human rights obligations relating to the enjoyment of a safe, clean, healthy and sustainable environment. UN. 01 09, 2022 tarihinde https://undocs.org/A/HRC/37/59 adresinden alındı

 

1 Comment

  • Seda

    25 Şubat 2022 - 10:01

    Çok başarılı bir çalışma oldu teşekkürler

Leave A Comment

III. ULUSLARARASI SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM KONGRESİ

Cumhuriyetimizin 100. Yılında
Sürdürülebilir Geleceği Birlikte Tasarlamak

9-10 KASIM 2023
İzmir-TÜRKİYE

Kongre Kitabı Çıktı!