Sürdürülebilir Yaşam Derneği (SUYADER) akademisyenler, proje yönetim uzmanları ve sürdürülebilirlik konusuna ilgi duyan çeşitli meslek mensupları tarafından Ekim 2018’de Ankara’da kuruldu. İlk faaliyetini 15-16 Mart 2019 tarihinde 1.Uluslararası Sürdürülebilir Yaşam Kongresi ile gerçekleştiren dernek, ulusal ve uluslararası düzeyde pek çok kuruluşun desteğini alarak büyüyor. Sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek adına derneğin yürüttüğü faaliyetleri dernek başkanı Emine Aksoydan ile konuştuk.
Aksoydan, Sürdürülebilir Yaşam Derneği’nin temel faaliyetleri arasında toplumun sürdürülebilirlik konusundaki farkındalığını artırmaya yönelik çalışmaların yer aldığını belirterek, bu çalışmaların bilimsel toplantılar, çalıştaylar ve konu kapsamında üretilen projeler olduğunu ifade etti. Aksoydan, kongrenin ardından düzenleyecekleri ilk faaliyetinin sinyalini şu sözlerle verdi: “Önümüzdeki aylarda evlerin mutfaklarında ortaya çıkan organik atıkların değerlendirilmesi/geri kazanımına yönelik kompostçalıştayı, hemen ardından sürdürülebilir tarımın temelini oluşturan permakültür tasarım kursu düzenleyeceğiz.” Çevre korumaya yönelik ulusal ve uluslararası kuruluşlarca desteklenen proje çağrılarını takip ettiklerini söyleyen Aksoydan, ilköğretim programlarına doğaya saygılı bir yaşam biçiminin benimsemesiyle ilgili zorunlu derslerin eklenmesi hususunda da savunuculuk faaliyetleri yürüttüklerini belirtti.
“Sürdürülebilir Beslenme Farkındalığı Türkiye’de Yeterli Değil”
“Sürdürülebilir Beslenme”yi gelecek nesillerin gereksinimlerini karşılayacak kaynakları yok etmeden, aktif ve sağlıklı bir yaşam tarzı için kültürel olarak kabul edilebilir, erişilebilir, ekonomik olarak adil ve uygun fiyatlı, besleyici olarak yeterli, güvenli ve sağlıklı, biyolojik olarak çeşitliliğe ve ekosistemlere karşı koruyucu ve saygılı bir beslenme şekli olara tanımlayan Aksoydan, Türkiye’de bu konudaki farkındalığın yeterli olmadığını ifade etti.
Gıda Sürdürülebilirliği Endeksine göre Türkiye’nin 67 ülke arasında 58. sırada, sürdürülebilir tarım kategorisinde ise 66 ülke arasında 35. sırada yer aldığını belirten Aksoydan, “Aşırı tarım uygulamaları, aşırı otlama, ormansızlaşma, yanlış sulama uygulamaları vb. faaliyetler verimli toprakları kurak topraklara çevirerek sürdürülebilirliği azaltmaktadır. Gıda ve su güvenliği, karbon emisyonları, biyoçeşitlilik kaybı ile siyasi ve sosyal risklerle doğrudan ilintili olan toprak bozulumu Türkiye’de her yıl biraz daha artmaktadır. Temel besin kaynağımız ekmek başta olmak üzere gıda israfının en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. Olumlu bir gelişme olarak çok sayıda küçük çiftçinin bilinçli tarım uygulamalarını sürdürdüğünü ve bilinçli tüketicilerin sayılarının da hızla arttığını belirtebiliriz” dedi.
Sürdürülebilirlikle İlgili Bireysel Ve Toplumsal Çabalar Çok Önemli
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nı (UNDP) 2016 yılının Ocak ayında 17 tane sürdürülebilir kalkınma hedefi yayınlayarak tüm ülkelerin bu konuda harekete geçmesi gerektiğini duyurduğunu belirten Aksoydan bu çağrının hükümetler, politika yapıcılar, tarım ve gıda sanayi ve en önemlisi de sivil toplum kuruluşlarının eyleme geçmesini isteyen bir çağrı olduğunu söyledi. Dernek olarak bu çağrı kapsamında kongreyi düzenlediklerini belirten Aksoydan, “Bu çağrıya destek olmanın yanı sıra dernek üyelerimizin tümünün çevre korumaya, doğal kaynaklara olan hassasiyeti bu kongrenin ortaya çıkmasındaki en önemli etkenlerdendir. Bu yıl düzenlediğimiz kongremizde, akademik çevrelerden, iş dünyasından, gıda üreticilerinden ve özellikle öğrencilerden çok olumlu geri bildirimler aldık. Tüm katılımcılar kongrenin gelecek yıllarda da devam etmesi konusunda isteklerini belirtiler. Sürdürülebilirlik adına da kongrenin gelecek yıllarda da düzenlenmesinin gerekliliği ortaya çıkıyor. Dernek olarak şimdiden ikinci kongrenin çalışmalarına başlamış bulunuyoruz. ” dedi.
Derneğin kongre faaliyetini gerçekleştirmek adına üniversiteler, tarım ve gıda alanındaki pek çok dernek, vakıf ve işletme ile iş birliği yaptığını söyleyen Aksoydan, aynı şekilde Dünya Sağlık Örgütü, Gıda ve Tarım Örgütü, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü, Avrupa Diyetisyenler Derneği Federasyonu gibi uluslararası kuruluşların da desteğini aldıklarını ifade etti.
“Üzerinde Yaşadığımız Gezegenimizin Bir Alternatifi Yok”
Aksoydan yeryüzünde sınırlı kaynak olduğunu hatırlatarak gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için harekete geçmemiz gerektiğini belirterek, şunları söyledi: “Üzerinde yaşadığımız gezegenin bir alternatifi yok ve bizler bugüne kadar onu hoyratça kullandık. Hiç vakit kaybetmeden, hemen şimdi harekete geçip gelecek nesillerden emanet aldığımız bu gezegeni korumaya yönelik davranış değişikliklerine gitmeliyiz. Tüketici olmak yerine üretici olmalı, atıkları azaltmalı, gıda ve su israfını önlemeli, plastik ve tek kullanımlık ürünlerin kullanımı bırakmalı, eskiyen eşyalarımızı atmak yerine onarmalı ya da ihtiyacı olanlarla paylaşmalı, besin seçimlerimizde karbon ayak izi yüksek olan kırmızı et gibi besinlerin tüketimini azaltıp sebze ve meyve tüketimini artırmalıyız. Doğayı ve doğada yaşayan tüm canlıları sevip korumalıyız.”